7 Kasım 2016 Pazartesi

DÖNÜŞÜM & 13 VAKTİ / TÜLİN BATURU OCAK




               Canım yanıyor. Korkmuyorum...





    Yeniden birlikte olmak sizlerle konuşmak yazmak anlatmak ne güzel.
Rabbime binlerce kez elhamdülillah zor ve yorucu bir süreçten geçiyorum yakın zamanda büyük bir ameliyat geçirdim ve ağrım sızım sorunlar hiç bitmek bilmiyor.

Yinede halen hayatta olduğum için ne kadar şükür etsem az.
Benden konuşmayı bırakıyor ve kitap yorumuma geçiyorum hızlıca;)




Yazar:TÜLİN BATURU OCAK 
Tür: FANTASTIK
                     Yayıncı: Cinius Yayınları                      Sayfa: 408
   
Hiç canınız acımadan ruhunuzun yandığını, nefes almak isterken alamadığınızı, içinizin yandığını, ölümden hiç korkmadan deli gibi koştuğunuzu, her şeye kafa tutup hiçbir şey düşünmeden her şeyi göze aldığınızı hissettiniz mi hiç?.. Canım yanıyor. Korkmuyorum. Doğduğumda Lightning Legent ismiyle kutsanmamdan mıdır bu mucize? Acaba güç ve hızı çeken ismim midir? Ölüm müdür, aşk mıdır? Gerçek bir Lightning olmuştum. GÜÇ ve HIZ… Her şey değişti.






Lightning Legent maorili öksüz güzel bir kızdır. Victorya Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisidir. Scyamore ise İngiltere'nin soylu bir ailesinin tek erkek çocuğudur ve Lightning ile aynı okuldadırlar ikili arasında imkansız bir aşk başlar bunu imkansız yapan ise Lightning ile Scyamore arasındaki toplumsal sınıf farkıdır. Scyamore'nin ailesi bu konuda oldukça katı davranıp ikiliyi ayırır. Ve bir gece yaşanan bir takım olaylar sonrasında Lightning artık eskisinden çok daha farklı bambaşka bir şekle bürünür. Acaba yaşadığı bu değişimi aşkını geri kazanmak için mi yoksa intikamı için mi kullanacak. Bunu kitabı okuduğunuz da öğrenmiş olacaksınız;)
Spohiler kullanmadan ancak bu kadarını aktarabildim sizlere.

Genel anlamda kitaptan bahsedecek olursak oldukça etkileyici ve temposu hiç düşmeyen konusuyla oldukça ilginç olan bir yapıt diyebilirim. Ben okurken çok keyif aldım hiç sıkılmadan okuyup kısa zamanda bitirdim. Sıra serinin 2. kitabında bakalım Lightning e bizi ne tür bir macera bekliyor ;)











Devamını oku »

13 Mart 2016 Pazar

ALLAHA GİDEN YOLDA BİR ADIM ATMAK / NASIL KAPANDIM










"Bir tohum nasıl kabuğunun içinde korunabiliyorsa, bir kadında ancak örtüsünün içinde korunabilir"




Selamun Aleyküm Sevgili Kardeşlerim ;)
Bu yazımda size nasıl kapandığımı  bu güzel sonuca nasıl ulaştığımı ne tür olaylarla karşılaştığımı elimden geldiğince yazmaya çalışacağım inşALLAH rabbim tüm hanım kardeşlerimize kapanmayı iman etmeyi nasip etsin.

Vaktiyle çok açık biriydim Rabbimizin yasak ettiği bir çok şeyi yaptım. İbadet etmekle neredeyse hiç uğraşmadım vaktimi hep dünya sefası için harcadım ve yaşım 25 oldu hayatımın yarısı geride bıraktım eğer ölmüş olsaydım hayatımın tamamını geri de bırakmış olacaktım elimde ise koca bir pişmanlık vardı.

İki üç ay önce bir rüya gördüm rüyamda tam ölecekken yalvarıyordum rabbime bir şans istiyordum ALLAHIM böyle çıkamam karşına bir şans ver sana layık kul olayım diye yalvarırken birden o ölüm anı geri çekiliyor ve ben hayatta kalıyordum. Sabah uyanınca sadece bir rüya diyip devam ettim hayatıma ama bu rüyalarım günlerce devam edince oturup vicdanımı imanımı yokladım ben kimim neden dünyaya gönderildim görevim ne ve nereye döneceğim gibi sorular sordum kendime düşündüm araştırdım ve aklımı kurcalayan sorularıma yanıt buldum.

Ben Yüce Rabbimizin mükemmel bir şekilde yarattığı türlü nimetlerle donattığı bir kuldum
Dünyaya gönderiliş sebebim Rabbimize itaat etmek onun emrettiği gibi ona kulluk vazifemizi yerine getirmektir.
Dönüş yalnızca ALLAH'a dır.

İmanımı sorguladığım da anladım ki ben sadece sözde müslümanmışım. ALLAH'ı hiç tanıyamamışım onun kudretini göremeden yaşamış ettiğim duaları bile sadece menfaatim için yapmışım.

Bu gerçeklerle yüzleşmek benim için çok zor oldu bu zamana kadar neler kaybettiğimi nasıl amaçsızca bomboş yaşadığımı zamanımı böyle zerre kadar değeri olmayan işlerle boşa harcadığımı anlamak beni çok üzdü.

Oysa Rahman ve Rahim olan ALLAH kudretini merhametini nurunu her şey de göstermişti bizlere.
Bir meyvenin çekirdeğine gizlemişti koca bir ağacı gökyüzüne asılı bırakmıştı koca koca gezegenleri bulutları bir atomun bir atomla çarpışması bir bomba etkisi yaratacakken milyonlarca atomu vücüdumuza koyup hiç birinin bir birine çarpmadan görevlerini yerine getirmesini sağlamıştı. Bunları kim yapabilirdi ki böyle mükemmel böyle eşsiz bir şekilde. Rabbimizden başka hiçbir kuvvet yapamazdı bunları. İşte bunları düşündükçe etrafıma bakıp yaratılan her şeyi gördükçe Kuran-ı Kerimi okuyup anladıkça YA RABBİ SEN NE KADAR MÜKEMMELSİN TÜM EVRENDE HER ŞEYİN DÜZENİNİ HİÇ AKSATMADAN UNUTMADAN YERLİ YERİNE KOYUYORSUN  NE KADAR KUDRET SAHİBİSİN NE KADAR MERHAMETLİSİN Kİ SANA İNANMAYANA BİLE RIZKINI VERİYORSUN ELHAMDÜLİLLAH dedim.

Böylelikle kapanmaya karar verip kapandım ama modern bir şekilde değil islami bir şekilde Rabbimin emrettiği gibi.Namaza başladım Kuran-ı Kerimi okumaya başladım Risaleyi Nur sohbetleri dinlemeye başladım.
Elhamdülillah hayatım öyle bir değişti ki öyle bir gül bahçesine dönüştü ki Rabbim herkese nasip etsin İNŞALLAH.

Bir başka yazım da ise Namaz kılmaya başladıktan sonra vücudum da ve hayatım da oluşan değişiklikleri yazacağım hepiniz Rabbime emanet olsun Rabbim yar ve yardımcınız olsun ;)


"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir." (Ahzab, 33/59).
Devamını oku »

DKBT : SALDIRI KİTABI KISA YORUM VE ALINTILAR








          

           Ya o intihar bombacısı karınızsa?



Bizi yaratan, yaşatan, rızkımızı veren Rabbimize binlerce kez Elhamdülillah.
Merhabalar bu defa bir değişiklik yapıp sözlerime bir şükür cümlesi ile başlamak istedim ;)
Bugün benim çok merak ettiğim okumak için çok sabırsızlandığım turunu yapmak nasip olan bir kitabın kısa yorumunu ve alıntıları paylaşacağım sizlerle.






Yazar: Yasmina KHADRA
   Tür: Savaş
                                                     Yayıncı: Destek Yayınları                                                   Sayfa: 240




  Ya o intihar bombacısı karınızsa?
  Tel Aviv'in insan kaynayan restoranlarından birinde bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder ve geç bir vakitte bitkin bir halde evinin yolunu tutar. Ancak gece yarısı onu acilen hastaneye çağırarak saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin korkunç bir gerçekle yüz yüze gelir: Karşısındaki beden on beş yıllık karısı Sihem'e aittir ve bundan daha acısı ise, eylemi gerçekleştirip onlarca insanın ölümüne neden olan intihar bombacısı da Sihem'dir... "Posta kutumda mektuplar vardı. Faturalar arasında küçük bir zarf dikkatimi çekti. Okumaya başladım:  'Mutluluk paylaşılmadıkça neye yarar Emin aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçlerim sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, bense onları hak etmek. Vatanı olmayan hiçbir çocuk güvende değildir... Bana darılma. Sihem.' "
Şimdiye dek 40 dile çevrilip milyonlarca satış rakamına ulaşan, Hollywood tarafından 2012 yılında sinemaya aktarılan hikâyesiyle taraflı tarafsız tüm eleştirmenlerden tam not alan ve bu başarısı "Côté Femme", "Booksellers" ve "Le Figaro Magazine" ödülleri ile taçlandırılmış olan Yasmina Khadra'nın "yürekli" romanı Saldırı'yı bir solukta okuyacaksınız...





Kısaca kitabın konusuna değinelim; Emin çok başarılı bir cerrahtır.Arap asıllı ve müslüman olan Emin ve Eşi Sihem israil vatandaşıdırlar. Oldukça mutlu bir hayat sürerken beklenmedik bir olay hayatlarını alt üst eder.Sihem canlı bomba olup kendini bir restaurantta patlatmıştır. 15 yıllık eşinin böyle bir şey yapmış olmasına inanamayan Emin olayı araştırmak için köklerinin olduğu bölgeye gider her şeyi tek tek araştırır. Kitabın konusu kısaca böyleydi. Şimdi yorumuma geçelim;)
Kitabı çook beğendim bu kadar merak etmeme okumak için sabırsızlanmama fazlasıyla değdiğini düşünüyorum. Okurken bilmediğim yada sadece ismini coğrafya dersinde gördüğümüz kadarını bildiğim o topraklar hakkında bilgi sahibi oldum içim acıdı çok üzüldüm. Dünya mükemmel bir şekilde yaratılıp bize sunuldu onu yaşanmaz hale getiren insanoğluydu. Birlikte mutlu bir şekilde yaşamak varken daha fazlasını isteyerek huzuru, düzeni bozan yine insanoğlu oldu :(
Filmini hiç beğenmedim hiçbir duygu yansıtılmamıştı olaylar iyi derecede aktarılmamıştı daha iyisi yapılabilirdi bence bu yüzden beğenmedim malesef.
Bir başka turda görüşmek üzere Dijital Kraliçeler Blog Tur olarak herkese mutlu günler dileriz ;)



                                          

SIRA ALINTILARDA ;)



* Burada kalmanın bir anlamı yok. Ölürler yalnızca ölüdür bir bakıma cezalarını çekmişlerdir. Yaşayanlara gelince onlar sadece henüz vakitleri gelmemiş hayaletlerdir.
  

* Denize bakan, dünya dertlerine sırtını döner. Bir yerde, kendine başka bir yaşama sebebi bulur. 
 

* Başkalarının mutluluğu için birilerini feda etmek niye? Hep iyi ve yurekli insanlar, deliklerine gizlenenlerin selameti için hayatlarını feda etmeyi tercih ediyorlar. O halde neden adil olmayanların yaşamasını sağlamak için adil olanların fedakârlığı önde gelsin?" 

* Her şeyini alabilirler, malını, mülkünü, en güzel yıllarını,tüm sevinçlerini ve tüm değerlerini, son gömleğine kadar her şeyini alabilirler.
Ancak elinden alınan dünyayı yeniden keşfetmek için hayallerin daima sende kalacaktır.


* Erkek adam ağlamaz diyen , insan olmanın ne ifade ettiğini bilmiyor demektir" demişti. "Utanacak bir şey yok, ağla oğlum. Gözyaşları sahip olabileceğimiz en asil şeydir .




Devamını oku »

27 Şubat 2016 Cumartesi

DKBT : DÜŞLERİMİN PRENSİ - BUSE GÜMÜŞ - KISA YORUM VE ALINTILAR









''Tombul prensesin beyaz atlı prense olan aşkı.''




Herkese merhabalar yepyeni bir blog tur ile karşınızdayız;)
Biliyorsunuz ki biz üç kraliçe ( Kitap Dostunun Güncesi, Uyumsuz Psikologun Blogu, Bir Kitapzenin Dünyası) Dijital Kraliçeler Blog Tur olarak kısa zaman da çok işler başardık ve bir çok tur gerçekleştirdik. Şimdi 5. turumuzu da bitirdik maşallah ;)
5.turumuz Düşlerimin Prensi adlı kitabın turu olduk biz bu tur da çok eğlendik güzel bir vakit geçirdik ;) Önce kitabın tanıtım bültenine oradan kısa yorumuma en sonda ise alıntılara değinip yazımı sonlandıracağım ;)





Yazar: Buse GÜMÜŞ
Tür: Aşk
Yayıncı: Nemesis Yayınları
Sayfa: 512

"Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor." Aşkın hiç uğramadığına ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu'yla… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki, sadece üç saniye sürmüştü; ne olduğunu bile anlayamamıştım. Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil, imkânsızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkânsızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de… Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese ve bir prense ihtiyacı vardı. Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı."





Kitabın konusu ve kısa yorumum ; Rüya üniversiteye yeni başlamış kilolarıyla başı dertte olan tatlı bir kızcağızdır. Mert ise mükemmel bir görünüşe sahip aynı üniversitede hukuk bölümünde okuyan biridir. Rüya Mert'e yıldırım aşkıyla tutulur ama kilolu biri olduğu için kendini Mert'e yakıştıramaz hep kilolu olmanın acısını yüreğinde hisseder tatlı bir aşk yolculuğu böyle başlar ama konu bu kadarcık değil tabi ki ben kısacık bir şeyden bahsettim kitap gayet güzeldi eğlenceliydi ben sevdim severek okudum kitabı.Laf aramızda bende oldukça kilolu biri olduğum için Rüya'nın ne hissettiğini tüm yönleriyle hissetmiş yaşamış biri olarak kızcağızın durumuna üzüldüm.Güzel bir aşk romanı okumak isteyenler için okunması gereken bir kitap ;)





ALINTILAR 

* "Sonsuza dek mutlu olmanın çok da imkânsız olmadığını düşünmek, o an için çok basitti. Çünkü Mert yanımdaydı. Elimi tutuyor, kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. Yaşadığımı onunla hissediyordum. Ben onunla aşkı değil, aşkın içinde yaşıyordum."

* "Bir gün Mert de, benim ona âşık olduğum gibi birine âşık olacaktı. Mert o kızı sevecekti. Üzerine titreyecekti. Ondan başkasını gözü görmeyecekti. Ona aşk dolu gözlerle bakacak, onun elini tutacak, dudaklarından öpecekti. Ona, “Seni Seviyorum,” diyecekti. Evleneceklerdi. Bir ömür boyu mutlu olacaklardı. O kız, ben olmayacaktım. Düşüncesi kalbimi yerinden söküyordu."


* "“Beni nereye getirdin?”“Bir süre burada kalacağız,” diyerek gülümsedi. Sanki havadan sudan bahsediyordu. “Sadece ikimiz. Konuşmak için bolca vaktimiz olacak böylece.”Zihnim yavaşça gerçeğe döndüğünde dehşetle sarsıldım. Bu adam beni kaçırmıştı!"

* "Aşk, sadece iki insanın birbirini sevmesi demek değildi. Bazen, sevdiğin insanın ihtiyacı olan her şey olabilmek demekti."

"Beni sevmeyecek bir adamın hayalini kurarak bir ömür geçirecek miydim yani? Belki beni fark eder, belki beni sever. Bana bir kez olsun 'gülen' değil, seven gözlerle bakar..." 


* "Mert benden birkaç metre uzakta duruyordu. Yüzü taş kesilmişti, gözlerinden yayılan öfke beni âdeta serseme çevirmişti. Onu kızdıracak ne yapmış olabilirim diye düşünürken, sırtımdan aşağı soğuk bir ürperti iniverdi."


* "Neden benim başıma gelmişti? Neden beni sevecek birini seçmemiştim âşık olmak için? Böylesi bir aşk, her zaman acı çekmekti belli ki. Kalbini kızgın ateşlere atmaktı."



* "Aşk, iki kişi arasında yaşanmadığı sürece mutluluk getirmiyordu."






Devamını oku »

26 Şubat 2016 Cuma

FREZYA / LEMARİZ MÜJDE ALBAYRAK










"Her doğum bir umuttu, her ölüm de bir hayal kırıklığı. Yaşam ise başlı başına bir yaraydı, kanayan."




Kitabın yorumuna geçmeden önce kısaca bir şeyler yazmak istedim.Küçük yaşta yetimhaneye düşen ve yaklaşık olarak 4-5 yıl orada kalan biriyim.Ben Azerbaycanlı olduğum için oradaki yetimhane de kaldım ve 4-5 yıl sonra babamın bir arkadaşı tarafından evlatlık edinip Türkiye'ye getirildim. Türkiye vatandaşı oldum ve yaklaşık olarak 15 yıldır Türkiye de yaşıyorum.Yetimhanede geçen günlerimden bahsedecek olursam çok zor zamanlardı çünkü bakıcılarımızın çoğu rustu ve çok fazla şiddet görüyorduk onlardan ben evlatlık alınınca kurtuldum oradan ancak orada kalanlar kim bilir daha neler yaşadılar. Rabbim kimseyi ailesiz bırakmasın inşaALLAH.





Yazar:LEMARİZ MÜJDE ALBAYRAK
Tür: Genel
                                               Yayıncı: Postiga Yayınları                                                   Sayfa: 440




Bir varmış bir yokmuş, diye başlardı ya masallar;

işte benimki de, olsa olsa hep yokmuş hiç varmıştı.
Neyin hayaliydi kurduğum?
Neyin cesareti, cüreti? Hiç yokmuş bir hayatın, hüzünlü umut kırıntısıydım ben,
onu da kuşlar gagalamıştı...”
Kesişen yollar, önyargılar ve tehlikeli planlar arasında doğan,
kalbimizdeki en masum aşk; FREZYA




Kitabımızın kısaca konusu şöyle ; Hacer adın da bir kızımız var yetimhane de büyümüş ve hayalleri için düşlerindeki hayatın peşine düşmüş ancak hayatın o kadar da masum olmadığını iş işten geçince anlamıştır. Hacer bu kirli dünya ya yaşamaya mecbur bırakılır ve ismini de değiştirerek Cansu olarak devam eder hayatına. Timur ise ağır abi mafya türü bir kişi gibi görünse de oda aslında iç dünyasında masum bir hayatın temiz bir kahramanıdır. Gün gelir Timur ile Cansunun yolları kesişir ve artık onlar kendilerini değil duyguları yönetecektir onları.Birde Falaz ve Beste var onlar da yüreğime girecek kadar tatlıydı.Kitabı çok beğendim ve çok fazla ağladım okurken belki kendimi gördüm Hacer de belki de gerçekten Hacer'e üzüldüğümden ağladım tam bilmiyorum ama göz yaşlarım her satırda aktı gitti. Kahkaha attıran kısımları da var kitabın. Bence bütünüyle kurgusu olsun, anlatımı olsun, yazarın verdiği yaşattığı duygular olsun birbirini çok tamamlıyordu. Bu yıl okuduğum favori kitaplarımın arasına girmiş bulunmakta.Yazıma son vermeden az da olsa yazardan da bahsetmek istiyorum. Müjde hanımın kişiliğini, duyarlılığını, toplumsal sorunlara karşı tepkisini, merhametini ve insanlığını çok beğeniyorum öyle kıskanç biri de değil benim kitabım diye kıskançlık yapmıyor duvarında bir çok yazara ait kitabın paylaşımı var kaliteli bir insan bana göre Müjde hanım. Rabbim öyle iyi duyarlı, saygılı, sevgi dolu, şeker mi şeker insanları hep hayatımızda var etsin.Son olarak Müjde hanımın gülüşünü çok beğeniyorum maşallah yazarımıza ;)










Devamını oku »

25 Şubat 2016 Perşembe

ANA KARARGAH İSTANBUL / ŞEVKET DEVRİM







"Hain olmak ayrı, ihanet etmek ayrıdır."



Güzel ve bereketli bir perşembe gününden sevgilerimi gönderiyorum herkese ;)
Böylesine güzel bir güne daha uyanmak , yaşamamız için Rabbimizin bir gün daha müsaade etmiş olması çok güzel bir duygu bakabilene bakıp da görebilene...
Gelelim birazdan yorumunu okuyacağınız kitabımıza aslında günler öncesinden bitmişti kitap ancak yeni nasip oldu yorumunu yazmak;)






Yazar:ŞEVKET DEVRİM
Tür: Polisiye
                                               Yayıncı: Karayel Yayınları                                                   Sayfa: 384



Ardında hiçbir iz bırakmayan bir katil… Belli bir amaç uğruna seçilmiş kurbanlar… Ustaca işlenen seri cinayetler… Ülkeyi bir kaos ortamına sürüklemeye çalışan uluslararası bir örgüt… Ve bu örgüte ana karargâh olarak seçilen bir şehir: İstanbul…
Başarılı bir polis olan Komiser Timur, bu yapbozun parçalarını bir araya getirmek ve resmin bütününü görmek zorundadır. Bu cinayetleri işleyen katili bulacak ve büyük güçler tarafından oynanan bu oyunu bozabilecek midir? Bunu yaparken aynı zamanda kendi hayatını da yoluna sokması gerekmektedir.
Kendisi de bir polis olan Şevket Devrim, yeni romanı Ana Karargâh İstanbul’da büyük bir bulmaca sunuyor okurlarına.

Cinayet bir sanat şeklidir. Tek bir farkla;
sanatçısı cehennemin derinliklerine,
eserleri ise toprağa gömülür…





Kısaca kitabımızın konusu şöyle; Her şey İstanbul'da öldürülen bir Papaz cinayeti ile başlar. Konu oldukça derindir ve hiç bir iz bırakılmamıştır arkada.İşin kötü tarafı bu olaylar yüzünden müslümanlarda terörist olarak suçlanmaya başlanmıştır.Cinayet dosyası Komiser Timur'a devredilir.Komiser Timur işinde oldukça başarılı biridir.Dosyanın üzerinde çalışırken çok farklı olaylarla karşılaşacaktır.
Konusu bakımından ilgi çekici ve kendini okutan bir kitaptı.Bence yazarımızın kalemi çok sağlam güzel kurgular kuruyor ve tam bir polisiye yazarı kıvamında kitabı oldukça beğendim dili olsun yazımı olsun kurgusu kapak tasarımına kadar güzel düşünülmüş.Güzel bir haberde vereyim size yazarımızın yeni kitabı kısa süre sonra piyasa da olacak onu da okumayı çok istiyorum umarım nasip olur ;)














Devamını oku »

21 Şubat 2016 Pazar

DKBT : HER GÜN YENİDEN / ALICE LAPLANTE - KISA YORUM VE ALINTILAR









  Hatırlamak, Unutmak ve Yeniden Hatırlamak...






Hayatımızı sürekli her şeyi unutmak zorunda kalarak devam ettirmek ne kadar kötü  ne kadar karanlık bir yol gibi gelir insana değil mi? 
Sabah uyandığınızda nerede olduğunuzu yolda yürürken evin yolunu otururken etrafınızda ki insanları aynaya bakınca yüzünüzü ailenizi , bilgilerinizi ve nice şeyi unutmak ne kadar eziyet verici bir hal değil mi?
Eğer her sabah uyandığınızda nerede olduğunuzu biliyorsanız yolunuzu hiç kaybetmiyorsanız ilk okul arkadaşınızı bile hatırlayabiliyorsanız ne kadar büyük bir nimetin elinizde olduğunu düşünüp şükür etmek gerekir.
Kendinizden yukarıda olan insanlara bakıp ben neden bu durumdayım demek yerine kendinizden aşağıda olan insanlara bakıp Ya Rabbim Elhamdülillah bana bu kadar güzel bir hayat verdiğin için bana bu kadar mükemmel bir vücut verdiğin için beni ve tüm kainatı her gün türlü nimetlerinle rızıklandırdığın için aldığım nefes sayısınca şükürler olsun sana demeliyiz.
Dijital Kraliçeler Blog Tur olarak bu hafta sonlandırmış olduğumuz güzel bir kitabın kısa yorumuna ve alıntılarına değinip yazımı sonlandıracağım ;)




Yazar:ALICE LAPLANTE
Tür: Genel
                                               Yayıncı: FENİKS Yayınları                                                   Sayfa: 312





Hatırlamak, unutmak ve yeniden hatırlamak üzerine sarsıcı bir roman…
Geçmişinde başarılı bir cerrah olan ve iki yetişkin çocuğu olan Dr. Jennifer White, Alzehemeir hastalığına yakalanır. Bir taraftan bu hastalıkla mücadele ederken, diğer taraftan da parmakları kesilmiş bir halde ölü bulunan en yakın arkadaşının katil zanlısı olarak suçlanmaktadır.

Yalnızca hatırladığı zamanlarda kendisini temize çıkarmaya çalışmaktadır. Her Gün Yeniden, unutmak, hatırlamak, aile bağları, evlilik, arkadaşlık, annelik ve insan olmaya dair okurun hem yüreğine dokunacak hem de tüylerini ürpertecek bir hikâye… 
Eşsiz... Şiirsel ve sarsıcı.
- The New York Times Book Review
İlginç… Ustalık gerektiriyor… Eşsiz… Zorlayıcı… LaPlante unutmanın unutulmayacak bir portresini çizmiş. 
- The Washington Post Book World
Etkileyici… Zekice işlenmiş bir roman.
- Publishers Weekly
Ustaca ilerliyor… Hayal gücünün hayret verici bir oyunu.
- Chicago Tribune












Dr. Jennifer White başarılı bir cerrah iken hiç beklemediği bir hastalığa yakalanır o artık tüm anılarını geçmişini bu gününü her şeyini unutacak olan bir Alzheimer hastası olur bu durum onun için oldukça güç iken bir de en yakın arkadaşının öldürülmesiyle bu cinayet dosyasında ilk sırada ki şüpheli olur çünkü Amanda'yı en son görüp en son yanında olan kişidir.
Bakalım katil kim çıkacak gerçekten Amanda'nın katili Jennifer midir? Yoksa başka birisi midir?Bunu kitabı okuyunca öğreneceksiniz;)
Genel anlamda kitap güzeldi ancak bazı yerlerini okurken anlamadım bir kaç defa tekrar okumama rağmen yine de anlayamadığım yerler oldu bunun dışında yazım hatasına rastlayamadım kapak resmi olarak güzel bir çalışma yapılmış bence Feniks kitaba turumuza katkıda bulunduğu için çok teşekkür ederim kitap hakkında daha detaylı bir yorum için kitap dostunun güncesine yazar hakkında bilgi ve karakter analizleri için uyumsuz psikologun bloguna tıklayabilirsiniz ;)
Yeni bir tur da tekrar görüşmek üzere diyor ve alıntılarla yazıma son veriyorum ;)




                                           ALINTILAR




*Tüm bunlar hayatta kalmak için şart. Ben başka bir gezegenden gelen ziyaretçiyim ve buranın yerlileri dost canlısı değiller.



*James sinsi bir adam . Sırları var. Bazılarından haberim var, çoğundan yok. Bugün nerede? 



















Kitabı okuduysanız sizlerden de bir yorum alalım aynı zamanda önerilerinizede açığım ;)




Devamını oku »
Sayfa Başına Dön